• Nombre de visites :
  • 1547
  • 22/9/2012
  • Date :

Tevhid Şuuru

tevhid şuuru

EDEP [4]

Yüce Allah, münafıkların vasıflarını Peygamberimize (s.a.a) anlatırken, "Sen onları sözlerinin üslûbundan tanırsın." (Muhammed, 30) buyuruyor.

Buna göre yararlı sonuçlar vermesi beklenen eğitimde eğitici öğretmenin öğrencilerine verdiği bilgilere inanması ve ilmine uygun davranışlarla donanmış olması şarttır. Ancak böyle bir eğitimin yararlı olması beklenebilir. Söylediklerine inanmayan veya ilmine uygun davranışlar ortaya koymayan bir eğiticinin vereceği eğitime gelince, bundan hayır beklenemez.

Biz doğuluların ve Müslümanların, özellikle eğitim ve öğretimle ilgili tutumunda, bu gerçeğin birçok örneği ve sayısız somut misali vardır. Bunları hem resmî, hem de gayriresmî öğretim kurumlarımızda bol bol görürüz. O nedenle hiçbir tedbir işe yaramıyor ve hiçbir çaba başarılı olamıyor.

Kur'ân'ın, peygamberlerin ve elçilerin davranışlarında tecelli eden ilâhî edeplerle ilgili öyküler içermesi de, bu gerçeğe dayanır. Bu davranışların bir kısmı peygamberlerin Allah'a yönelttikleri ibadetlerle, dualarla ve sorularla ilgilidir. Diğer bir bölümü de peygamberlerin insanlarla aralarındaki ilişkilerle ve onlara hitap tarzları ile ilgilidir. Bilindiği gibi eğitim faaliyeti sırasında örnekler göstermek, uygulamayı delil olarak göstermeyi amaç edinen, pratik eğitim tarzının bir türüdür.

*  Yüce Allah, İbrahim Peygamber ile kavmi arasındaki tevhit mücadelesini naklettikten sonra şöyle buyuruyor: "Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu kavmine karşı İbrahim'e verdik. Biz dilediklerimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç şüphesiz senin Rabbin hikmet sahibi ve (her şeyi) bilendir. Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik; hepsini doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh'u ve onun soyundan gelen Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u doğru yola iletmiştik. Biz iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.

Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (doğru yola ilettik). Hepsi de iyilerdendi. İsmail'i, el-Yese'i, Yunus'u ve Lut'u da doğru yola ilettik, hepsini âlemlere üstün kıldık. Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını da... Onları seçtik ve doğru yola ilettik. İşte bu, Allah'ın hidayetidir, kullarından dilediğini bununla doğru yola iletir. Eğer onlar (Allah'a) ortak koşsalardı, yapmış oldukları bütün iyi işler boşa giderdi. Bunlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şu adamlar bunları inkâr ederlerse, (bilsinler ki) onlara, kendilerini inkâr etmeyen başka bir topluluğun desteğini sağlarız. İşte onlar Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle." (En'âm, 83-90)

Okuduğumuz ayetlerde yüce Allah, toplu bir şekilde peygamberlerini (hepisine selâm olsun) sayıyor, arkasından onlara ilâhî hidayeti bağışladığını belirtiyor. Bu hidayet ise sadece tevhide iletilmeleridir. Bunun delili, "Eğer onlar (Allah'a) ortak koşsalardı, yapmış oldukları bütün iyi işler boşa giderdi." ifadesidir. Çünkü onlara armağan ettiği hidayetle çelişen tek şeyin şirk olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla onları ilettiği tek gerçek tevhit gerçeğidir.

Ancak şu da var ki, tevhit bilincinin hükmü yüce şahsiyetlerin amellerine sirayet etmiş, davranışlarına sızmış ve her alanda etkisini göstermiştir. Bunun delili ayetteki, "Eğer onlar (Allah'a) ortak koşsalardı, yapmış oldukları bütün iyi işler boşa giderdi." ifadesidir. Çünkü eğer şirk, davranışlara sirayet etmemiş, amellere sızmamış olsa, onların içine içlerine işlemeseydi o davranışların boşa çıkmasını, yok olmasını gerektirmez. Şirkin zıddı olan tevhit de böyledir.

Tevhit şuurunun davranışların içine işlemesinin anlamı, davranış biçimlerinin tevhidi somutlaştırması, aynanın görüntüyü yansıtması gibi onu yansıtmasıdır. Öyle ki, tevhidin somut bir fotoğrafı olduğu farz edilirse, bu fotoğraf o davranışlar olurdu. Aynı ekilde o davranışların sırf bir inanç olarak soyutlaştıkları varsayılırsa, o davranışlar söz konusu inanç olurdu.


Dinî Öğretimde Edep

İlâhî Edep

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)