• Nombre de visites :
  • 1398
  • 3/9/2011
  • Date :

Mevlana

mevlana

Muhammed Mevlana Celaleddin Rumi.. "Mevlana" diye şöhret buldu. Büyük şair, mütefekkir, hakim, mutasavvıf, mürebbi, sanatkâr ve bilgin

     Hicretin 604’üncü yılında Horasan’ın Belh şehrinde doğdu. Babası Muhammed Bahaüddin Veled.. Soylu bir ulema ailesine mensup. Muhammed Bahaüddin, Belh şehrinde bilgisi, iyi ahlakı ile tanındı. Halka dinin gerçeklerini sade bir dille anlattı. Evi, çeşitli dini konuların tartışıldığı bir akademi gibi idi. Bu yüzden "Sultanü’l-Ulema" diye anıldı.

     Sultanü’l-Ulema Bahaüddin Veled, oğlu Celaleddin henüz 5 yaşında iken Belh’ten-Batı’ya göç etti.

     Göç yolları ve yılları, küçük Celaleddin için bir mektep oldu. Seyahat esnasında Nişabur, Bağdat, Mekke, Medine, Şam, Halep, Malatya, Erzincan, Karaman, Konya gibi şehirlerde o çağın en ünlü bilginleri ile tanıştı, sohbetlerini dinledi. Şam’da Şeyhü’l-Ekber Muhiddin Arabi ile görüştü. Babasının maarif adlı eseri O’na rehber oldu. Ünlü Horasanlı şairler Senai ve Attar’ın şiirleriyle ilgilendi, fikirlerini benimsedi.

     Bugün Karaman denilen "Larende"de 7 yıl kadar kaldılar. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın babasını Başkent’e daveti üzerine Konya’ya yerleştiler.

Mevlana Celaleddin, çevresindeki tecrübe ve bilgi deryasından; devrinin bütün sanat ve ilim hareketlerinden haberdar oldu. Matematik, Astronomi, Tıp ve Kimya ilimlerinin terminolojisini bir uzman derecesinde öğrendi. Kur’an, Hadis, Fıkıh, Kelam sahalarında çağının rakipsiz bilgini oldu.

     Babasının 628 yılında vefatı üzerine O’nun makamına oturdu. Zahiri ilimlerle uğraşmaya ve Şeriatın hükümlerine göre fetva ve irşad hizmetlerine devam etti. Babası Sultanü’l-Ulema Bahaüddin Veled’i ziyarete gelen Seyyid Burhaneddin’den tasavvuf dersleri aldı. Seyahatı sebebiyle Konya’dan geçmekte olan "Şems-i Tebrizi" ile karşılaştıktan sonra tasavvufta kendini buldu; seyr-i sülukta ilerledi.

     Önce zahiri, sonra Batıni ilimleri ihata eden Mevlana Celaleddin, sanatını, imanını, aşkını, varlığını insanlığa adadı. Gazel, rubai, sema ve tarablarının sanat dalgaları bütün insanlığı kucakladı. Bir eli ile bir kavi Şeriat ağacına sıkıca tutundukdan sonra, bütün din-ırk, medeniyet-inanç ufuklarında at sürdü. Bu sebeple her din, ırk, medeniyet mensubu kendini O’nda bulduğunu sandı. Denize girmek için yüzmesini bilmek gerek. O’nu anlamak için de, O’nun binitine, O’nun düşünce soyluluğuna, O’nun manevi ve fikri ihatasına sahip olmak gerek. O’na zaman-zaman giydirilmek istenen Şeriat dışı kisveler, bu sığlığın, ihatasızlığın ve mübtediliğin eseri.

     672 yılında Konya’da irtihal-i dar-ı beka eylediğinde, henüz hayatta iken "Mevlana" gerçeği dünyanın fikir ufuklarına çoktan kanat açmış bulunuyordu.

     O’na sadece biz değil, insanlık çok şey borçlu..

     Allah O’nun esrarını yüceltsin..


Mevlana ve İnsan 1

Mevlana ve İnsan 2

Mevlana ve İnsan 3

Mevlânâda İnsan Sevgisi

Mevlâna der ki: Kendinde gam hissedince hemen istiğfar et

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)